OAN Health

Mindful Ebeveynlik

Ebeveyn olmak güzel olduğu kadar, zaman zaman çetin, zaman zaman kafa karıştırıcı, ezber bozucu, dinamik, inanılmaz süprizlerle dolu bir ömürlük macera.

İyi ebeveyn olmanın kuralları devamlı değişiyor ve sınav da genelde hiç çalışılmayan yerden çıkıyor.

Bir dönem geliyor, uzmanlar diyor ki “Bebeğinizi kucağınıza almayın, size bağımlı olur “, bir süre sonra deniyor ki:

“Bebeğinizi mutlaka kucağınıza alın, sizin sıcaklığınıza her şeyden çok ihtiyacı var”.


Bazı besinler dönem dönem çok yararlı diye ortaya çıkıyor, birkaç sene sonra çocuğunuza asla vermeyin deniyor.

20-30 sene önce annelerin devamlı çocuklarıyla olması makbuldü, sonra önemli olan süre değil kaliteli zaman dendi, şimdilerde ise hem uzun zaman geçirmek hem de kaliteli zaman geçirmek öneriliyor.

Ebeveynliğin kendine has yoğunluğunun yanı sıra tüm bu değişkenler anne, babaları kafa karışıklığı ve yetersizlik duygularıyla bırakması kaçınılmaz.

Peki Mindfulness felsefesini iyi, dengeli, güçlü, sağlıklı bir ebeveynlik için kullanabilir miyiz? Koca bir evet! Hatta Mindfulness tam olarak bu iş için yaratıldı desek kesinlikle abartmayız.

Ebeveylikte Yol Haritası Olarak Mindfulness


Anlamı kısaca, dikkati, odağı içinde bulunulan “an”a yargılamadan, açık farkındalıkla ve şefkatli bir tutumla getirmek olan Mindfulness felsefesini, hayatının odağına yerleştirmek ebeveynlik macerasında yepyeni kapılar açacaktır.

Geleceğin belirsizliğin içinde kaybolmadan, geçmişle araya mesafe koyularak, kelimenin tam anlamıyla içinde bulunulan anı deneyimlemek ve yaşanılan anla bağ kurabilmek kadar önemli ne olabilir ki zaten hayatta?

Ebeveynliği bir paket olarak düşünürsek, bu paketi açtığımızda içinden tahmin ettiğimizden daha fazla neşe, mutluluk, haz, sıcaklık çıkacaktır çıkmasına da ama, unutmayın ki, endişe, hayal kırıklığı, korku, öfke, tükenmişlik hisleri de pakete dahil.

Annelik ve babalık deneyimimizde yukarıda bahsedilen tüm duyguları yaşayabiliriz. Ama bunların oranları, dengeleri, kombinasyonları bizim kişiliğimize, hayattaki tutumumuza göre değişecektir. Ebeveyn olmayı müthiş bir yolculuk olarak yaşayabileceğimiz gibi, sonsuz endişeler içinde kaybolmuş olarak da yaşayabiliriz. Bir çocuk sahibi olmanın getireceği mutluluk ve endişe hisleri arasında denge kurmaya çalışırken, yüzümüzü mutluluğa, neşeye, şefkate, dengeye ve sevgiye dönmek kişisel bir tercih olacaktır. 

İşte bu yolculukla Mindfulness öğretici bizim için sağlam, köklü bir referans olabilir, annelik, babalık girdabına yakalandığımızda elimizden tutup bizi güvenli bir sahile getirebilir. 

Peki nasıl mı? Bazı önerilerimiz olacak:

Kendinizle İlişkinizi Gözden Geçirin


Anne babalık bizi daha sabırlı ve sevecen bir insan haline getirebilir ki, pek çok kişinin ağzından duymuşuzdur bunu. Ama, işin “ama”sı var işte. Ebeveyn olmak sizi daha iyi, daha sabırlı, daha sevecen biri haline getirmeyebilir de. Aslına bakarsanız nasıl bir insansanız aynen o kişiliğinizle anne babalık yapılıyor çoğu zaman.

Kendinize bir bakın; yargılamadan, açık farkındalıkla ve şefkatle. Nasıl bir insansınız?  Korkularınız, zayıf yönleriniz, güçlü yönleriniz ne?  İçinizdeki melekler, şeytanlar nasıl? 

Hayat yolculuğumuz bizi öfkeli, endişeli biri yapmış olabilir. Bazı kişilik özelliklerimiz annelik ve babalığın keyfini çıkarmamızı engelleyebilir, çocuğumuzun kişiliğini örseleyebilir. Bu yüzden insanın kendiyle bağ kurması ve belki de çocuk sahibi olmadan kendine içtenlikle “Ben kimim” sorusunu sorması çok kıymetli.

“Ben kimim?” sorusu o kadar kıymetli bir sorudur ki, insan hayatında pek çok şey değiştirebilir.

Kim olduğumuzu tam olarak anlayacağız ki, çocuğumuzla rahat, güvenli, sıcak, sevgi dolu bir ilişki kurabilelim.

 

Çocuğunuzun Değişen İhtiyaçlarına Göre Şekillenin


Hikaye, elimize küçücük bir bebek vermeleriyle başlıyor; tamamen bizim bakımımıza muhtaç bir bebek. Biz bebeğimizin üstüne titriyoruz, onun her şeyi ile ilgileniyoruz. Bebeğimiz gitgide büyüyor ve bizden bağımsızlaşıyor. Bir bakıyoruz ki artık yemek yedirmemize muhtaç bir bebecik yok karşımızda.

Ebeveynlikte en önemli şey çocuğumuzun değişen dönemlerine göre anneliğimizin ve babalığımızın şekil değiştirmesi. Çocuğumuzun değişen ihtiyaçlarını tespit edebilmek için Mindfulness anlayışını kullanabiliriz. Açık farkındalıkla, çocuğumuzu gözlemlemek, ihtiyaçlarını yargılamadan tespit edebilmek ve şefkatle uygun bir biçimde anne-babalığımızı ona sunmak çok kıymetli. Çocuğumuzun büyüdüğünü bazen göremiyoruz: “Sen hep benim gözümde küçük bir bebeksin” diyoruz da, bu pek de doğru bir anlayış değil. Çocuğumuzun bağımsız, mutlu birer yetişkin olabilmesi için herkesten önce bizim onları büyümeye teşvik etmemiz gerekli. Çocuğa yaşına uygun sorumluluklar vererek, onu hayata hazır hale getirmek bir ebeveynin en önemli görevlerinden biri olmalı.

Çocuğunuzu Olduğu Gibi Kabul Edin, Çocuğunuz ile İlgili Hayal Kurmayın


Kulağa çok kolay bir şeymiş gibi geliyor değil mi? Sanki herkes doğal bir biçimde çocuğunu kabul ediyormuş gibi? Maalesef çok pek kişi çocuğunu kendine ait gördüğü için onu iyi yetiştirmek adına “ağaç yaşken eğilir” anlayışı ile çocuğunun kişiliğine fazlaca müdahale ediyor. Çocuklarımıza elbette iyi, dürüst, meraklı, çalışkan olmayı öğretebiliriz. 

Bu söylediğimiz ise başka bir şey… 

Çocuğumuz bizim vesilemiz ile dünyaya gelse de, o bambaşka biri. Kişiliği, tercihleri, hayattan beklentileri bizden farklı olacaktır. Bunu baştan kabul etmek çok önemli. Çocuğumuz ne bizim gerçekleştiremediğimiz hayallerimizi gerçekleştirmek ne de yaşayamadığımız hayatları yaşamak zorunda. Biz sadece ona bir hayat hediye ediyoruz, hayat yolculuğunda kendi kişiliğini oluştururken rehberlik ediyoruz. Bu yolda beklentilerimizi onun üstüne boca etmemeliyiz. Çocuğumuz üstünde kurduğumuz hayal ne olursa olsun, onun omuzlarında hayallerimiz yük olacaktır. 

Bırakalım da o kendi rotasını kendi çizsin.

Çocuğunuz ile Beraberken Sadece Onunla Olun

 

İşimiz zor; karşımızda Mindfulness masterları duruyor çünkü. Özellikle erken yaşlarında çocuklar, doğuştan Mindfulness modundalar çünkü. Bir çocuk oyun oynarken sadece oyun oynar, gülerken sadece güler; içinde bulundukları ana %100 kendilerini tamamen verirler. Mindfulness da bunu demiyor mu zaten? Ne yapıyorsanız sadece onu yapın.

Ve biliyor musunuz çocuklar hisseder. Karşısındakinin duygularını, hislerini, düşüncelerini… Bedensel olarak çocuğunuzla olsanız bile zihnen başka bir yerdeyseniz, onu dinler gibi görünüp aslında başka bir şey düşünüyorsanız, çocuğunuz bunu hissedecektir.

Bu yüzden, klişe olacak ama, içinde bulunduğunuz anda gerçek anlamda çocuğunuz ile kalabilmek çok kıymetli, önemli ve bir çocuğa verilecek en büyük hediyedir.

Çocuklarda Sağlıklı Bir İç Ses Geliştirmek

 

“İçindeki sese güven” demek klişe haline geldi, artık her yerde duyuyoruz, okuyoruz. Peki tam olarak ne demek bu?

İçimizdeki sese gerçekten güvenebilir miyiz? İçimizdeki ses her zaman doğruyu mu söyler?

Tüm bu soruların cevaplarından bir kitap yazabiliriz aslında. Şimdilik burada biraz kestirme cevaplar verelim.

İçimizdeki ses bir bilinmezliğin ortasında olsak bile bize nasıl davranmamız gerektiğini söyleyen sestir. Bazen mantıksız gibi görünen şeylere çekilmemizi sağlayan tam olarak o sestir. Çok güvenilir de olabilir, başımıza derde de sokabilir.

Çocuklarımıza erken dönemlerinden itibaren kendi iç sesleri ile bağlantı kurmayı öğretmemiz sağlıklı bir iç sesin olması için oldukça önemlidir.

Bunun için de doğduklarından itibaren bizim onların duygularına saygı duymamız, onları anlamaya çalışmamız oldukça önemlidir. Biz daha bebeklikten itibaren onların tepkilerine, duygularına, hislerine saygı duyacağız ki, onlar da kendilerini kabul etmeyi öğrensinler.

İstemedikleri şeyleri yemeğe zorlamak, onlara uygun olmayan faaliyetlerde bulunmaları için zorlamak, onlar adına devamlı karar vermek çocuklarımızı kendi iç seslerinden uzaklaştırabilir.

Sağlıklı bir iç ses, kendine güvenen bir yetişken olabilmek için oldukça önemlidir.

Öfkelendiğinizde Kısa Bir Mola Verin

 

Şurada biz bizeyiz, açık konuşabiliriz; çocuklar bazen gerçekten zor olabilirler. Ve çocuklar zorlandıkları durumlarda nasıl davranacaklarını etraflarındaki yetişkinlerden öğrenirler. 

Bu yüzden çok öfkelendiğimizde, öfkeyle hemen reaksiyon göstermek yerine, dikkatimizi nefesimize getirmek, bedensel hislerimizi ve zihnimizden geçen düşünceleri fark etmek önemli. Burada öfkemizi bastırmaktan bahsetmiyoruz, öfkeyi sağlıklı bir biçimde yönetmeyi öğrenmekten bahsediyoruz.

Öfke sebebimiz haklı bile olsa, ani reaksiyonlarda daha sonrasında gurur duymayacağımız, pişman olacağımız şeyler söyleyebiliriz. Zorlandığımız anlarda zihnimizden geçen düşünceleri, hissettiğimiz duyguları fark etmek için kendimize biraz zaman ayırmak iyi bir fikir olacaktır.

Çocuğunuzla zorlandığınız anlarda dikkatinizi, ilginizi, şefkatinizi, açık farkındalığınızı bedeninize, kendinize getirin. Mesela bu anlarda kalbimiz boğazımız, yüzümüz, karnımız nasıl?

Böyle bir Mindfulness aradan sonra, gerekiyorsa, istiyorsanız, gene kızın. Ama göreceksiniz kızmanızın kalitesi değişecek. Daha sevecen, anlamaya ve anlatmaya hazır bir hale geleceğiz.

İyi Ebeveyn Olmaya Değil, Çocuğunuzun İhtiyaçlarına Odaklanın

 

Her toplumda, her dönemde iyi ebeveynlik tanımları, kalıpları oluyor. Bunlar sürekli değişiyor da…Bazen iyi anne-baba olmaya kafayı o kadar takıyoruz ki, çocuğumuzu, çocuğumuzun ihtiyaçlarını bile göremeyecek hale geliyoruz. Anne baba kimliğini, dışardan nasıl göründüğümüzü çok    önemsediğimizde, asıl önemli olan şeyi gözden kaçırıyoruz; çocuğumuzu. Bırakalım da anne babalığımız çocuğumuzun ile çıkacağımız yolculuk belirlesin, dışardaki beklentiler, kalıplar değil.

Çocuğunuzu Yargılamayın, Onu Anlamaya Çalışın

 

Dr. Jonice Webb çığır açan “Çocuklukta İhmalin İzi, Çözümler” isimli kitabında şöyle der: Çocukken ebeveynlerinin gözlerine bakıp kendini orada gördüğünde, kendin hakkında bir şeyler öğrenirsin…Ebeveynlerin gözlerine baktığımızda yetersiz, belirsiz ya da doğru olmayan bir yansımanızı görürseniz, gerçekten kim olduğunuzu öğrenme fırsatına sahip olamazsınız. 

Evet… Çocuklarımız gözlerimizin içine bakar ve kendilerine dair bilgileri bizden edinirler. Ağzımızdan sevgi sözcükleri çıkabilir ama gözlerimiz ne söylüyor acaba? Dış dünyada acımazca bir yargılama var zaten. Ebeveyn çocuğuna, ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın, kabul edilme hissini yaşattığında belki de ileriye yönelik en iyi yatırımız yapacaktır.

Kendinize Karşı Şefkatli Olun

 

Galiba biz kendimize karşı nasılsak çocuğumuza karşı da öyle olacağız. Bu yüzden buradan gelin başa dönelim. Ne demiştik ilk maddede? Kendinle ilişkini gözden geçir! Bunun için asla geç değil.

Kendine karşı nasılsın? 

Ürünlerimiz