Binlerce yıl önce yaşamış Hipokrat’ın doktorlara, hastalarına sormalarını önerdiği şu soru, günümüzde de hayatını gerçekten değiştirmek isteyenler için son derece ilham verici:
“Seni hasta eden şeylerden vazgeçmeye hazır mısın?”
Yani mesela devamlı kalp çarpıntısı problemi yaşıyorsunuz, günde üç dört tane içtiğiniz büyük boy kahvelerden vazgeçmeye hazır mısınız ya da gözleriniz çok yorgun, üstelik devamlı yanıyor; ekran sürenizi azaltmaya hazır mısınız; sırtınız ağrıyor, devamlı oturmaktan vazgeçmeye hazır mısın?
Gelin biz de bu sorunun alanını hastalıklardan daha geniş bir alana yayalım ve yeniden soralım:
Sadece sizi hasta eden şeylerden değil, sizi istediğiniz hayatı sürmekten alıkoyan alışkanlıklarınızdan vazgeçmeye hazır mısınız?
Alışkanlıklarımız ve hastalıklarımız arasında bir bağ var mıdır sizce?
Alışkanlıklar dediğimiz ve aslında hayatımızı nasıl geçirdiğimizi kökünden belirleyen davranış biçimlerimiz bazen yaşamlarımızın içine o denli derin bir biçimde yerleşmiş oluyorlar ki onlara “bu benim kişiliğim” diyoruz.
Kişilik denen şey de pek çoğumuz için değiştirilmesi neredeyse imkansız bir olgu olarak kabul ediliyor.
Oysa kaç yaşında olunursa olunsun insanın hem kişiliği hem de alışkanlıkları kesinlikle değişebilir; adına ister kişilik diyelim, ister alışkanlık; bizi, olmak istediğimiz insan olmaktan uzaklaştırıyorsa tüm bu davranış kalıplarına “Benimle değilsin” diyebilmemiz çok önemli.
İnsanlığın başındaki en büyük dertlerden biri kişiliği ile arasında katolik bir evlilik olduğunu düşünmesi.
Günümüzün en önemli bilim insanlarından biri olarak kabul edilen Gabor Mate insan kişiliğini “Doğduğun ailede ve sosyal çevrede kabul edilmek ve hayatta kalmak için geliştirilen yaşam stratejileri” olarak tarif ediyor.
İşte bu yaşam stratejileri, zamanla yaşam alışkanlıklarımıza dönüyor ve bizi yönetmeye başlıyor.
Bir de tabii gözümüzü açtığımız aile evinde yemek alışkanlıklarından davranış kalıplarına kadar gördüklerimiz, yaşadıklarımız da kişilik dediğimiz organizasyonun içine dahil oluyor.
Peki şimdi Hipokrat’ın sözüne geri dönersek:
-Bizi hasta eden şeylerden vazgeçmeye hazır mıyız?
Sevme biçimimiz, çalışma tarzımız, kendimize bakma alışkanlıklarımız, kök inançlarımız, duygusal reflekslerimiz, beklenmedik olaylar karşısındaki tepkilerimiz bizi hasta edebilir.
Ve işte bizi hasta eden bu şeylere biz “Kişiliğimiz” adını verebiliriz.
Hayat bazen bizi yol ayrımlarına getirir; kişiliğimiz ve sağlığımız arasında bir seçim yapmak zorunda buluveririz kendimizi.
Tıpkı akciğerlerimizi korumak için sigarayı bırakmamız gerektiği gibi, istediğimiz hayata kavuşabilmek için de kişiliğimizin en olmazsa olmaz özelliklerini arkamızda bırakmamız gerekebilir.
Özellikle de bize iyi gelmeyen, fiziksel ve psikolojik açıdan zarar veren alışkanlıklarla, kişilik özelliklerimiz ile neden hayatımızı paylaşalım?
Şimdi gelin bu düzen nasıl değişir, ona bir göz atalım:
Peki ne yapmalı? Nasıl yapmalı?
Biliyoruz ki iyi gelmese bile bir alışkanlığı bırakmak ya da değiştirmek oldukça zor. Sistemimiz uyumlanma özelliğinden dolayı bir davranış kalıbını bir süre tekrarladığında bu, değiştirilmesi emek ve sabır isteyen bir şey haline geliyor.
Alışkanlıklarımız çok güçlü olduğu için onlarla inatlaşmak yerine, onları üç aşamada gözlemleyebiliriz:
Onları gerçekleştirmeyince neler hissediyoruz?
Onları yaparken neler hissediyoruz?
Sonrasında neler hissediyoruz?
İster davranışsal alışkanlıklarımız olsun, isterse öz bakım alışkanlığımız bu üç soru onlarla yaşadığımız süreçleri iyi anlayabilmemiz için oldukça kıymetli.
Öncesi
Sırası
Sonrası
Özellikle “Sonrasında ne hissediyorum?” sorusu, alışkanlıklarımızın “kişiliği” hakkında bize net bilgi verecektir. Cevap basit aslında; iyi hissediyorum ya da iyi hissetmiyorum. Ya enerjim düşüyor ya da enerjim adeta şarj oluyor. Özellikle beslenme alışkanlıklarımızda bize iyi gelen ve gelmeyen yiyecekler anında kendini gösterir.
Fiziksel olarak midemizin iyi hissetmesi, yanmaması, acımaması, tokluk halimizin uzun süre devam etmesi bize pek çok şey anlatır.
Alışkanlıklarımız bedenimizde fiziksel veya psikolojik birtakım bağımlılıklara neden olduğundan, onları değiştirmeye başladığımızda bazı tedirginlikler ve rahatsızlıklar hissetmemiz çok normal. Bu süreçte bir uyumlanamama hali hissedeceğimizi baştan kabul edelim. İyi olmayı hedeflediğimizde ve yaşam motivasyonumuzu iyi hissetme halinden aldığımızda, alışkanlıklarımız tarafından kolayca baştan çıkmıyoruz aslında. İlgimizi kendimizde tuttuğumuz zaman, hayatı adeta otomatik pilota almış gibi yaşamayı bir kenara bıraktığımızda davranışlarımızın, alışkanlıklarımızın sonuçlarını nasıl deneyimlediğimizi, ne hissettiğimizi net olarak görebiliriz.
Kadın fizyolojisi için özel olarak üretilmiştir. XX Women ürünümüz özellikle yetişkin kadınların adet görmediği günler göz önüne alınarak tasarlanmıştır. Adet...
Kadın fizyolojisi için özel olarak üretilmiştir. XX Women ürünümüz özellikle yetişkin kadınların adet görmediği günler göz önüne alınarak tasarlanmıştır. Adet...
Kadın fizyolojisi için özel olarak üretilmiştir. XX Corpus Luteum kadınların sadece menstrüasyon dönemlerinde kullanmaları için tasarlanmıştır. Menopoz dönemi başlamış olan...
Kara mürver ekstresinin aromatik mayhoşluğu ve Organik Munzur Dağı Balı’nın binlerce çiçeğin lezzetini barındıran olağanüstü lezzeti sayesinde Mastica’yı formüle ettik....
Organik keçi boynuzu, tahin ve Organik Munzur Dağı Balı, Drive’da baştan çıkarıcı bir hale geliyor… Bağışıklı sistemini güçlendiren, libidinal enerjiyi...
Alışkanlıklar, Yeni Hayata Karşı
Yani mesela devamlı kalp çarpıntısı problemi yaşıyorsunuz, günde üç dört tane içtiğiniz büyük boy kahvelerden vazgeçmeye hazır mısınız ya da gözleriniz çok yorgun, üstelik devamlı yanıyor; ekran sürenizi azaltmaya hazır mısınız; sırtınız ağrıyor, devamlı oturmaktan vazgeçmeye hazır mısın?
Gelin biz de bu sorunun alanını hastalıklardan daha geniş bir alana yayalım ve yeniden soralım:
Alışkanlıklarımız ve hastalıklarımız arasında bir bağ var mıdır sizce?
Alışkanlıklar dediğimiz ve aslında hayatımızı nasıl geçirdiğimizi kökünden belirleyen davranış biçimlerimiz bazen yaşamlarımızın içine o denli derin bir biçimde yerleşmiş oluyorlar ki onlara “bu benim kişiliğim” diyoruz.
Kişilik denen şey de pek çoğumuz için değiştirilmesi neredeyse imkansız bir olgu olarak kabul ediliyor.
Oysa kaç yaşında olunursa olunsun insanın hem kişiliği hem de alışkanlıkları kesinlikle değişebilir; adına ister kişilik diyelim, ister alışkanlık; bizi, olmak istediğimiz insan olmaktan uzaklaştırıyorsa tüm bu davranış kalıplarına “Benimle değilsin” diyebilmemiz çok önemli.
İnsanlığın başındaki en büyük dertlerden biri kişiliği ile arasında katolik bir evlilik olduğunu düşünmesi.
Günümüzün en önemli bilim insanlarından biri olarak kabul edilen Gabor Mate insan kişiliğini “Doğduğun ailede ve sosyal çevrede kabul edilmek ve hayatta kalmak için geliştirilen yaşam stratejileri” olarak tarif ediyor.
İşte bu yaşam stratejileri, zamanla yaşam alışkanlıklarımıza dönüyor ve bizi yönetmeye başlıyor.
Bir de tabii gözümüzü açtığımız aile evinde yemek alışkanlıklarından davranış kalıplarına kadar gördüklerimiz, yaşadıklarımız da kişilik dediğimiz organizasyonun içine dahil oluyor.
Peki şimdi Hipokrat’ın sözüne geri dönersek:
-Bizi hasta eden şeylerden vazgeçmeye hazır mıyız?
Sevme biçimimiz, çalışma tarzımız, kendimize bakma alışkanlıklarımız, kök inançlarımız, duygusal reflekslerimiz, beklenmedik olaylar karşısındaki tepkilerimiz bizi hasta edebilir.
Hayat bazen bizi yol ayrımlarına getirir; kişiliğimiz ve sağlığımız arasında bir seçim yapmak zorunda buluveririz kendimizi.
Tıpkı akciğerlerimizi korumak için sigarayı bırakmamız gerektiği gibi, istediğimiz hayata kavuşabilmek için de kişiliğimizin en olmazsa olmaz özelliklerini arkamızda bırakmamız gerekebilir.
Özellikle de bize iyi gelmeyen, fiziksel ve psikolojik açıdan zarar veren alışkanlıklarla, kişilik özelliklerimiz ile neden hayatımızı paylaşalım?
Şimdi gelin bu düzen nasıl değişir, ona bir göz atalım:
Biliyoruz ki iyi gelmese bile bir alışkanlığı bırakmak ya da değiştirmek oldukça zor. Sistemimiz uyumlanma özelliğinden dolayı bir davranış kalıbını bir süre tekrarladığında bu, değiştirilmesi emek ve sabır isteyen bir şey haline geliyor.
Alışkanlıklarımız çok güçlü olduğu için onlarla inatlaşmak yerine, onları üç aşamada gözlemleyebiliriz:
Onları gerçekleştirmeyince neler hissediyoruz?
Onları yaparken neler hissediyoruz?
Sonrasında neler hissediyoruz?
İster davranışsal alışkanlıklarımız olsun, isterse öz bakım alışkanlığımız bu üç soru onlarla yaşadığımız süreçleri iyi anlayabilmemiz için oldukça kıymetli.
Özellikle “Sonrasında ne hissediyorum?” sorusu, alışkanlıklarımızın “kişiliği” hakkında bize net bilgi verecektir. Cevap basit aslında; iyi hissediyorum ya da iyi hissetmiyorum. Ya enerjim düşüyor ya da enerjim adeta şarj oluyor. Özellikle beslenme alışkanlıklarımızda bize iyi gelen ve gelmeyen yiyecekler anında kendini gösterir.
Alışkanlıklarımız bedenimizde fiziksel veya psikolojik birtakım bağımlılıklara neden olduğundan, onları değiştirmeye başladığımızda bazı tedirginlikler ve rahatsızlıklar hissetmemiz çok normal. Bu süreçte bir uyumlanamama hali hissedeceğimizi baştan kabul edelim. İyi olmayı hedeflediğimizde ve yaşam motivasyonumuzu iyi hissetme halinden aldığımızda, alışkanlıklarımız tarafından kolayca baştan çıkmıyoruz aslında. İlgimizi kendimizde tuttuğumuz zaman, hayatı adeta otomatik pilota almış gibi yaşamayı bir kenara bıraktığımızda davranışlarımızın, alışkanlıklarımızın sonuçlarını nasıl deneyimlediğimizi, ne hissettiğimizi net olarak görebiliriz.
Müthiş değil mi?
Ürünlerimiz
Oan Health XX Women & XX Corpus
18,000.00 ₺OAN Health – XY Men
15,000.00 ₺OAN Health – XX Women
12,000.00 ₺OAN Health – XX Corpus Luteum
8,000.00 ₺OAN Health Kids
6,000.00 ₺Yakında… Sahighee
Yakında… Mastica
Yakında… Drive
Yakında… Cacaoxidant
Yakında… Almondish