OAN Health

Mucizenin Ta Kendisi: Bal

Taş Devri kalıntılarına bakıldığında hastalıkların tedavisinde balın kullanımının 8000 yıl öncesine dayandığını söylemek mümkün. Sümer kil tabletleri (M.Ö. 6200), Mısır papirüsleri (M.Ö. 1900-1250), Vedik metinler (Hindu kutsal metinleri M.Ö. 3000’ler), Kuran-ı Kerim, İncil ve Hipokrat (M.Ö. 460-357) balın bir ilaç olarak yaygın şekilde kullanıldığını gösteriyor.

Bal, geleneksel tıpta göz hastalıkları, astım, boğaz enfeksiyonları, tüberküloz, susuzluk, hıçkırık, yorgunluk, baş dönmesi, hepatit, kabızlık, basur, egzama, ülser ve yaraların iyileştirilmesi gibi çeşitli hastalık durumlarında kullanılagelmiş bir besin. Bilimsel araştırmalarda yapılan biyokimyasal analizler de bu besinin ne kadar faydalı olduğunu ortaya koyuyor ve bu bağlamda bal üzerine çok sayıda bilimsel makaleye erişim mümkün. (1)

Balın bileşenlerinin antioksidan, antimikrobiyal, anti-enflamatuar, antiproliferatif, antikanser ve antimetastatik etkiler gösterdiği yine bu araştırmaların bulguları arasında… Antioksidan olarak görev yapan flavonoidler ve polifenoller balda bulunan iki ana biyoaktif molekül.

Birçok kanıt balın, yaraların, diyabetin, kanserin, astımın ve ayrıca kardiyovasküler, nörolojik ve gastrointestinal hastalıkların kontrolünde ve tedavisinde kullanıldığını gösteriyor. Bu özellikleriyle bal için, hastalıkların tedavisinde potansiyel bir terapötik role sahip deniyor. (1

 

300 Çeşit Bal ve İçindekiler

Günümüzde yaklaşık 300 çeşit bal olduğu kabul ediliyor. Bu çeşitlilik, bal arıları tarafından toplanan farklı nektar türleri ile ilgili… Balın ana bileşimi, kuru ağırlığının %95-97’sine katkıda bulunan karbonhidratlar (2). Ayrıca bal, proteinler, vitaminler, amino asitler, mineraller ve organik asitler gibi bileşenler içeriyor (3). Saf ballar bunlara ek olarak; flavonoidler, polifenoller, indirgeyici bileşikler, alkaloidler, glikozitler, kardiyak glikozitler, antrakinon gibi bileşenlerden oluşuyor (4).

Monosakkaritler (fruktoz ve glukoz) baldaki en önemli şekerlerdir ve balın besinsel ve fiziksel etkilerinin çoğuna katkıda bulunabilirler. Glikoz oksidasyonunun bir ürünü olan glukonik asit, balda bulunan ana organik asit olma özelliği taşıyor (5).

Bal ayrıca dokuz temel amino asidin tamamını, asparajin ve glutamin hariç tüm temel olmayan amino asitler gibi bazı önemli amino asitleri de içerir. Prolin balda birincil amino asit olarak rapor edilmiştir ve bunu diğer amino asit türleri izelemektedir (6).

Enzimler ise (diastaz, invertaz, glukoz oksidaz, katalaz ve asit fosfataz) balın ana protein bileşenlerini oluşturuyor (7).

Mineral çeşitliliği olan balda fosfor, sodyum, kalsiyum, potasyum, sülfür, magnezyum ve klor gibi başlıca minerallerin tümü dahil olmak üzere yaklaşık 31 değişken mineral olduğu belirtiliyor. (1)

Çeşitli çalışmalar, balın potansiyel biyomedikal etkilerine katkıda bulunan yaklaşık 600 uçucu bileşim tespit etmiş (8). Antioksidan görevi gören flavonoidler ve polifenoller balda bulunan iki ana biyoaktif molekül ve son kanıtlar gösteriyor ki balda yaklaşık otuz çeşit polifenolün varlık gösteriyor (9, 10). Bu polifenollerin varlığı ve seviyeleri, çiçek kaynağına, iklimsel ve coğrafi koşullara bağlı olarak değişkenlik gösteriyor. Galangin, kuersetin, kaempferol, luteolin ve isorhamnetin gibi bazı biyoaktif bileşikler tüm bal türlerinde bulunurken, naringenin ve hesperetin sadece belirli çeşitlerde bulunuyor.

 

Özetlemek gerekirse, balın bileşenlerinin antioksidan, antimikrobiyal, anti-enflamatuar, antiproliferatif, antikanser ve antimetastatik etkiler gösterdiği bildirilmiş durumda (1). Bilimsel literatüre göre, tek başına veya geleneksel tedaviyle birlikte kullanılan bal için, “yaygın olarak oksidatif stresle ilişkili hastalıkların kontrolünde yeni bir antioksidan olabilir.” deniyor. (10)

Bazı deneysel araştırmalar balın antibakteriyel, antiviral, anti-enflamatuar ve antioksidan aktiviteleri de dahil olmak üzere biyoaktiviteleri nedeniyle yara iyileşmesinde kullanımını destekleyen bulgular ortaya koymuş (11).

Bal, lökositleri sitokin salgılamaya teşvik ederek doku onarım basamaklarını başlatır. Ayrıca, enfeksiyona karşı bağışıklık tepkisini harekete geçirir (12) ve antikor oluşumunu tetikler. Birçok bulgu, balın akut yaraların kontrolü ve tedavisinde, hafif ila orta dereceli yüzeysel / kısmi kalınlıktaki yanıklarda kullanılmasını öneriyor. Bazı çalışmalar balın yara tedavisi ve bacak ülserleri ile ilgili etkinliğini gösterse de, mevcut kanıtları güçlendirmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç bulunuyor (13).

Balın diabetes mellitus tedavisinde faydalı etkilerini gösteren güçlü kanıtlar mevcut. Bu sonuçlar, diabetes mellitus kontrolünde standart antidiyabetik ilaçlara ek olarak bal veya diğer güçlü antioksidanların kullanılmasının terapötik beklentilerine işaret ediyor (14). Ayrıca, balın diyabet tedavisindeki terapötik etkileri sadece glisemiyi kontrol etmekle sınırlı kalmayabilir, aynı zamanda ilişkili metabolik komplikasyon hastalıklarını iyileştirmeye kadar genişletilebilir (15).

 

Özetle çalışmalar ve araştırmalar, balın tıbbi etkisinin antibakteriyel, anti-enflamatuar, apoptotik ve antioksidan özelliklerinden kaynaklanabileceğini ortaya koyuyor.

Ürünlerimiz