OAN Health

Yemek Yemeye Dair İçten Bir Deneyim: Mindful Eating

Yemek yemek, insanlık tarihi boyunca, günümüzde olduğu kadar hiç bu denli karışık olmamıştı. Ortalıkta yüzlerce diyet listesi dolaşıyor. “Çok sağlıklı, haftada mutlak 3-4 kez yenmeli” denen bir gıda, dört beş sene sonra lanetleniyor.

Yeri geliyor, bir bakmışız ki keyifli bir sohbetle taçlandırmayı arzulayarak yemeğe çağırdığımız arkadaşlarımızın her birinin ayrı bir beslenme şekli var; kimi glutensiz besleniyor, kimi süt ürünleri tüketmiyor, kimisi ketojonik besleniyor, kimisi avurvedik. Herkes ayrı bir telden çalıyor…

Beslenme şeklimiz ne olursa olsun pek çoğumuz yemek yemeyi hayattan aldığımız en büyük keyiflerden biri olarak tarif ediyoruz.

Fit bir bedende, sağlıklı bir şekilde yaşarken istiyoruz ki ağzımız hep şenlensin. Yemekle kurduğumuz ilişki ise göründüğünden çok daha derin, yaşamsal ve karmaşık.

Gözlerimizi bu dünyaya açtığımızda birinin/birilerinin bizi beslemesi sayesinde hayatta kalabiliyoruz. Acıktığımız zamanlarda, ihtiyacımız olduğu kadar beslenmek dünyayla kurduğumuz belki de ilk temas. Bağlanma teorileri üstüne çalışan uzmanlar diyor ki, acıktığında çok bekletilmeden (ağlatılmadan) beslenen bir bebeğin bedensel ve ruhsal sistemi hiç farkına varmadan şunları içselleştiriyor:

– Bu hayat bana en temel ihtiyacımı sorunsuz bir biçimde veriyor.
– Hayat bana bakıyor.
– Güvendeyim.

Ve deniyor ki, acıktığında, acıktığının anlaşılması için çok ağlamak zorunda kalan bebeklerin minik sinir sistemleri kendi kendilerine şu sonuca varıyorlar:

– İhtiyaçlarımın fark edilebilmesi için çok çaba sarf etmeyelim.

Ya da:

 Ne yaparsam yapayım ihtiyaçlarım görülmüyor/fark edilmiyor.

Bazen de bebeklik ve erken çocuklukta türlü türlü sebeplerden kaynaklanan ağlama sebepleri, yetişkinler tarafından hep şeker, tatlı, çikolata gibi cazip yiyeceklerle yatıştırılıyor ki bu da sisteme şunu söylüyor:

– Yemek yemek, ağzının tatlanması her türlü endişeyi/sıkıntıyı bastırır, unutturur.

İçinde doğduğumuz ailenin yemek alışkanlıkları, beslenme şekilleri, sofra kültürü, yemek ile kurdukları ilişki bizi derinden etkiyor. Bu yüzden yemek yemek sadece ne yediğimiz ile sınırlı değil; aynı zamanda yemekle kurduğumuz ilişki bazen ve hatta çoğu zaman hayatla kurduğumuz ilişkiyi belirliyor; hayatla başa çıkma stratejilerimizde oldukça belirleyici oluyor. Dolayısıyla kendimize şu soruları sorduğumuzda sadece yemek yemek alışkanlıklarına yönelik değil daha genel anlamda da kişiliğimizin kör noktalarına biraz daha yaklaşabiliriz:

– Yemek yemek benim için gerçekten ne ifade ediyor?
– Yemekle kurduğum ilişki nasıl?
– Yemek yeme alışkanlığımız bana hizmet ediyor mu? Yoksa burası kontrolümün olmadığı, kendimi kaybettiğim, sonrasında da suçluluk duyduğum bir süreç mi?

Bir Araç Olarak Mindfulness

Mindfulness yaklaşım ise yemekle kurduğumuz ilişkiyi anlayabilmemiz için müthiş olanaklar barındıran bir araç gereç kutusu.

‘Bilinçli bir tercihle, dikkati, içinde bulunan ana açık farkındalık, yargısız bir tutum ve şefkatli bir yaklaşımla yöneltmek’ anlamına gelen Mindfulness, yemek ile kurduğumuz ilişki alışkanlıklarımızı bize şeffaf bir biçimde gösterme gücüne sahip.

Nasıl mı? Gelin hep beraber bir bakalım.

Yeme Krizleri İçin Mindfulness:

Diyetler bize ne yiyip ne yemeyeceğimizi söyler. Burada bazı yaptırımlar olabilir, takip ettiğimiz diyet ekolü bizim o güne kadar ki yeme alışkanlıklarımızı altüst edebilir ya da ağız tadımıza hiç uymayabilir. Mindfulness ise ne yediğimizden ziyade yeme alışkanlığımızın duygusal boyutunu bize görünür hale getiriyor.

Mesela çok yemek yemekten şikayet ediyorsunuz, özellikle de akşam yemeğinden sonraki atıştırmalar kolaylıkla kiloya döneceği için size kendinizi çok suçlu hissettiriyor. Ama her akşam saat 9’tan sonra kendinizi tutamıyorsunuz ve peşi sıra bir sürü abur cubura kendinizi bırakıveriyorsunuz.

Bu sarmalı sona erdirmek için elbette irade koymaya ihtiyacınız var ama aynı zamanda dikkatinizi böyle anlarda kendinize, güçlü yemek isteğinize ve aklınızdan geçen düşüncelere yöneltmeye de ihtiyacınız var.

Akşam yemeğinden kalktınız diyelim. Televizyonun karşısına geçtiniz. İstiyorsunuz ki ağzınız boş kalmasın ve bir şey yemeğe devam edin. İşte tam bu nokta da mutfağa gitmek yerine Mindfulness araçlarını kullanın… Dikkatinizi kendinize çevirin. Kendinizi hiç yargılamadan zihninizden geçen düşüncelere bakın, size neler söylüyor?

-“Hadi kalk da kendine mutfaktan peynir kes” mi diyor?

Ya da:

– “Şöyle güzel bir tiramisu sipariş et de akşam akşam keyfin yerine gelsin” mi diyor?

Siz “ Ya şimdi tiramisu çok kalori, gece gece ne gerek var?” dediniz belki ve kafanızdaki ses sizi şöyle cevapladı:

-“ Bütün gün deli gibi çalıştın, ne var yani biraz kendini ödüllendirsen?”

Bu tartışma belki uzayıp gidiyor ve siparişin verilmesi ile sonuçlanıyor. Sabah da gelsin suçluluk hisleri… Mindfulness ise tüm bu sohbet zihnimizde gerçekleşirken, kafamızın içinden geçen düşünceleri ve bedenimizdeki hisleri sakin bir şekilde izlemeyi öğretiyor.

Mesela kendimizi nasıl yemeğe ikna ediyoruz? Yemeğe dair ihtiyacımızı kendimize nasıl ifade ediyoruz? O şeyi yedikten sonra kendimizi nasıl hissediyoruz?

Kendimize sert kurallar koymak yerine, sakin bir şekilde zihnimizden geçenlere dikkatimizi verdiğimizde ve bu yöntemi bir süre uyguladığımızda kendimizi ikna şeklimizi çok iyi öğrenmiş olacağız. Böyle bir takip bir süre sonra köklü davranışsal değişiklikler olabilir.

Yemek Yedikten Sonraki Hislerde Kalabilmek İçin Mindfulness

Sağlıklı yemek alışkanlıkları edinme amacındayken tüm dikkat yediğimiz besinlere veririz. Oysa istediğimiz alışkanlıkları edinebilmek için yemek yedikten sonra da yediklerimize dair bedensel hislerimize, zihinsel  süreçlerimize bakmak çok önemli.

Diyelim ki porsiyonlarınızı azaltmak istiyorsunuz ama bir kez yemeğe başladığınızda asla duramıyorsunuz. Burada tüm enerjinizi kendinizi çok yemekten alıkoymak için harcamayın. Ne yapın biliyor musunuz? Yemek yemeği bitirdikten sonra dikkatinizi midenize getirin.

  • Mideniz nasıl?
  • Rahatsız edici şekilde doymuş mu?
  • Fiziksel bir rahatsızlık hissediyor musunuz?
  • Ya da mideniz belki tam olması gerektiği kadar dolu, içinizde tatminkar bir his var.
  • Peki fiziksel enerjiniz ne durumda?
  • Mideniz gayet güzel doymuş olmasına rağmen, zihniniz size durmadan “Biraz daha yemek ye” mi diyor?

Vücudumuzla uyumlu beslenme biçimi, besinler ve ihtiyacımız olan uygun porsiyon oranı bizi hiç rahatsız etmedikleri gibi enerji verirler. Yemekten sonra şişkin hissetmek, midenin yanması, enerjini düşmesi, uyku bastırması gibi fiziksel haller bize der ki:

-“ Beni besleme şeklinde doğru olmayan bir şeyler var”.

Bizler genelde canımız neler çekiyor, neler yemek istiyoruz, bunlara dikkat ediyoruz. Oysaki yediğimiz şeylerin fiziksel olarak bizi nasıl etkilediğini iyice gördüğümüzde bir sonraki yeme deneyimizi bu farkındalık etkileyecektir. Burada dikkatinizi midenizde, midenizin duyumlarında tuttuğunuzda mideniz sizinle çok güzel konuşacaktır.

Before ve After Deneyimi İçin Mindfulness

Birinci maddede “Yemek krizleri için Mindfulness” başlığını atmıştık. İkinci maddemiz ise “Yemek yedikten sonraki hislerde kalabilmek için Mindfulness” oldu. Yani yemek yemenin öncesi ve sonrası. Yemek yemek anlık bir şey, yemek yemeden önceki ve sonraki durumunuz ise size yemek alışkanlıklarınıza dair gerçek patterninizi gösterecektir.

Yemek yemeden önceki hislerinizi, yemek yerkenki tavrınızı ve yemek yedikten sonraki duygularınızı ve bedensel duyumlarınızı yargısızca, yorum yapmadan izleyin. Bu süreçte bir süre içinizden geldiği gibi davranın.

Mesela geceleri geç saatte yemek yeme alışkanlığınız varsa, o ısrarcı “bir şeyler ye” sesine boyun eğdikten sonraki sabahlarda uyandığınızda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Fiziksel enerjiniz nasıl? Gece yarısı buzdolabını boşaltınız mı?

Bırakın “ Gene çok kalori aldın” diyen iç sesinizi, dikkatinizi ertesi sabah midenize getirin ve midenizdeki rahatsızlığı iyice deneyimleyin. Bu deneyim belki de bir sonraki gecenin yeme krizlerinde size diyecek ki:

-Şimdi yeme, sabah kendini çok kötü hissedeceksin!

Yavaşlamak İçin Mindfulness

Pek çoğumuz günlerimizi ezbere yaşıyoruz. Bedenen bir şeyler yaparken, zihnen başka şeyler düşünüp, planlıyoruz. Mindfulness öğretisi bize yaptığımız şeye tm dikkatimizi vermemizi öneriyor.

Yani:
Yemek yerken sadece yemek yemek,
Yemeği koklamak,
Yemeği görmek,
Yemeği güzelce, hissederek, yavaş yavaş çiğnemek, tam olarak yemek yemeği Mindfulness deneyim haline getirmektir.

Televizyon karşısında hızlı hızlı yemek yemekle, deneyim haline getirilmiş yemek yemek arasında dağlar kadar fark var. Yemek yeme hızımızı yavaşlattığımızda yemekle kurduğumuz ilişki de kendiliğinden değişmiş olacak.

Ürünlerimiz