Duygularımız bize “iç alemimizle”ilgili en net bilgiyi veren birer aracı aslında. Endişelerimiz, öfkemiz, iç sıkıntımız, gerginliklerimiz, neşemiz, vs. bize bizi anlatıyor. “Hangi olaylar karşısında neler hissediyoruz?” sorusu, kendimize soracağımız önemli bir soru. Bu soruya vereceğimiz cevaplar bizi bizle tanıştırıyor; mesela:
Çocuğum eve geç gelince nasıl hissediyorum?
Yaptığım bir şey çevrem tarafından onaylanmayınca/beğenilmeyince nasıl hissediyorum?
İşle ilgili önemli bir toplantı öncesi nasıl hissediyorum?
Trafikte sıkıştığımda nasıl hissediyorum?
Bir aile yemeğinde nasıl hissediyorum?
Örnek olsun diye verdiğimiz bu durumlarda neler hissedeceğimiz aslında üç aşağı beş yukarı aynı olabilir. Burada önemli olan, ortaya çıkan baskın duygumuza hangi düşüncelerin, bedensel hislerin, duyumların eşlik ettiğidir.
Duygularımızı bastırmak, onlardan kaçmak, onları görmezlikten gelmek yerine, tam tersine, duygularımıza tüm benliğimizle cepheden bakmamız gerekli. Duygu haritamızı tanımak, kendimizi tanımaktan, kendimizle bağ kurmaktan başka bir şey değil.
Sessiz, sakin bir ortamda aşağıdaki sorulara cevap verin:
Baskın, içinizde devamlı hissettiğiniz bir duygunuz var mı?
Eğer varsa bu duyguya eşlik eden başka duygularınız var mı?
Gün içinde kaç farklı duygu hissediyorsunuz?
Hissettiğiniz duyguların bedensel karşılığı var mı?
Bu duygular size nasıl hissettiriyor?
Duygularınız sizi hangi davranış biçimlerine yönlendiriyor?
Sizi zorlayan duygularınızla başa çıkma stratejileriniz neler?
Bazılarımız bu sorulara kolayca cevap verebilirken, bazılarımız da gündelik hayatın akışına kendimizi fazlaca kaptırdığı veya bilerek ya da bilmeyerek yüzümüzü duygularımızdan ters yöne çevirdiğimiz için cevap vermekte zorlanabiliriz.
Peki, neden duygularımıza sırtımızı döneriz?
Bizler iyi hissetmek, mutlu, sağlıklı, güvende olmak isteriz. Pek çoğumuzun uğraşı, çabası bu yöndedir. Gel gör ki hayatı bütünüyle kontrol etmek,her şeyin bizler için devamlı iyi, güzel, güvenli, mutluluk verici olmasını sağlamak imkansızdır.
Çoğumuz mutsuz olmayı, belirsizlik içinde yaşamayı, endişeli ve güvensiz hissetmeyi istemeyiz. Hayat bizi böyle bir noktaya getirdiğinde bu “insanlık halleriyle” başa çıkabilmek için bize iyi hissettirecek davranışları hayatımıza sokarız.
İstenmeyen duygularımız derinlerde bir yerlerde dururken, görünüşte kendimize güvenli bir gündelik hayat akışı tesis ederiz.
İş yerindeki kronikleşmiş sıkıntılarımızı unutmak için akşam eve geldiğimizde tıka basa yemek yemek, yaklaşan sınavlardan duyduğumuz endişe ile devamlı uyumak, kötü bir haber almamak için sağlık kontrollerini yaptırmak yerine alışverişe çıkmak vs…
Duygularımızın kökenlerine bakmamak, onların seslerini bastıracak şekilde kendimizi alışkanlıklar, rutinlerle kuşatmak, zorlandığımız duygularımızla başa çıkma stratejilerimizi oluşturuyor.
Duygularımızın kökenlerine bakmamız gerekli, çünkü sadece bu şekilde hayatta gerekli, işe yarayacak adımları atabiliriz.
Sizi zorlayan duygularınızla başa çıkma stratejileriniz neler?
Bu soruyu kendimize sormak çok önemli. “Beni zorlayan duygularımla başa çıkma stratejilerim neler?”
Bu duyguları hissettiğim için kendime kızıyor muyum?
Onları görmezlikten gelip, kendimi başka işlere mi veriyorum?
Zorlu duygularımla karşılaşmamak için kendimi devamlı konfor alanımda mı tutuyorum?
Beni zorlayan duygularımı baskılayıp tam karşıt duyguları hissediyormuş gibi rol mü yapıyorum?
Mesela:
Bir iş toplantısındasınız. Çalışma arkadaşlarınızdan biri sunum yaptı ve sunumu direktörünüz tarafından çok beğenildi. Arkadaşınızı çok kıskandınız. Kıskançlık duygunuzu öfke takip etti.
Gelin burada bir görüntü halinde sizi donduralım ve incelemeye başlayalım.
Kıskançlık sizin sık sık hissettiğiniz bir durum mu?
Kıskançlık hissi ile nasıl başa çıkma stratejileriniz neler?
Kıskançlığa kendini kaptırmak, kendini kurban gibi hissetmek ya da kıskandığı için kendini sert bir biçimde yargılamak bir tavırdır. Diğer bir tavır ise bu hallerini fark edip, kıskanmak gibi sert bir duygunun şiddetine kendini kaptırmamak, kıskanmanın etkisi altındayken daha sonra kendini zor durumda bırakacak davranışlarda bulunmamak, kıskanma duygusuna şefkatli bir şekilde yaklaşıp bu duygunun altındaki sebepleri anlayabilmek için emek vermek, belki de bu duyguyla başa çıkmak için gereken profesyonel yardımları alabilmektir.
İkinci şıkta bir tavır gösterebilmek için ise Mindfulness yaklaşımı, hayatımıza yerleştirmek önemli.
Kıskançlığı örnek olarak verdik; onun yerine sizi zorlayan başka bir duyguyu ekleyin.
Mindfulness Yaklaşım
Mindfulness içinde bulunduğumuz “an”ı açık farkındalıkla, yargılamadan şefkatli bir biçimde deneyimlemek demektir.
İçinde bulunduğumuz an, bizim için “sevimsiz” duygular barındırsa da Mindfulness yaklaşımla onlarla yüzleşebilmek sistemimizde çok şifalı bir alan açacaktır.
Açık farkındalıkla olaylara, içinde bulunduğumuz ana bakabilmek için aşağıdaki sorulara cevap verebilirsiniz:
Beş duyum ile hissettiklerim neler?
Bedensel olarak hissettiklerim neler?
Nefesim nasıl?
Zihnimden geçen düşünceler neler?
“Zihnimden geçen düşünceler neler?” sorusuna verdiğim cevap bizi yargılarımızla tanıştırır. Bizler farkına varmasak da durmadan yargı üretiriz, yorumlar yaparız. Oysa bu yorumlar ve yargılar genelde geçmiş tecrübelerimize aittir. İçinde bulunduğumuz anı gerçekten kendi nitelikleriyle değerlendirebilmek için geçmişin gözlüğü ile bakmayı bir tarafa bırakmamız önemlidir. Yargılamak yerine olanı olduğu gibi gören, çok dikkatli bir gözlemci olmak önemlidir.
Kendimize karşı şefkatli olabilmek, öz sevgi ve öz saygı ile gelişebilir. Hissettiklerimiz için kendini yargılamamak, hissettiğimiz duygular ne kadar zorlayıcı olursa olsun kendimize şefkat sunabilmek kadar insana iyi gelecek, güvende hissettirecek bir duygu yoktur.
Küçük bir çocuk nasıl ki, ne yaparsa yapsın, annesinin sıcak, güvenli sesine ve kucağına ihtiyaç duyuyorsa, biz de aynı sıcaklıkta, şefkatli iç sesimize ihtiyaç duyarız.
Bir yetişkin olarak çevremizde bizi ne kadar çok seven insan olursa olsun, eğer iç sesimiz şefkatsiz ve sert ise çevremizdeki sevgi sözcüklerini duyamayız.
Açık farkındalık, yargısız bir tutum ve şefkatle duygularımıza hiç çarpıtmadan bakabilirsek, duygularımızın bize anlatmak istediklerine kulaklarımızı açabiliriz.
Kadın fizyolojisi için özel olarak üretilmiştir. XX Women ürünümüz özellikle yetişkin kadınların adet görmediği günler göz önüne alınarak tasarlanmıştır. Adet...
Kadın fizyolojisi için özel olarak üretilmiştir. XX Women ürünümüz özellikle yetişkin kadınların adet görmediği günler göz önüne alınarak tasarlanmıştır. Adet...
Kadın fizyolojisi için özel olarak üretilmiştir. XX Corpus Luteum kadınların sadece menstrüasyon dönemlerinde kullanmaları için tasarlanmıştır. Menopoz dönemi başlamış olan...
Kara mürver ekstresinin aromatik mayhoşluğu ve Organik Munzur Dağı Balı’nın binlerce çiçeğin lezzetini barındıran olağanüstü lezzeti sayesinde Mastica’yı formüle ettik....
Organik keçi boynuzu, tahin ve Organik Munzur Dağı Balı, Drive’da baştan çıkarıcı bir hale geliyor… Bağışıklı sistemini güçlendiren, libidinal enerjiyi...
Zor Duygulara Mindfulness Yaklaşım
Örnek olsun diye verdiğimiz bu durumlarda neler hissedeceğimiz aslında üç aşağı beş yukarı aynı olabilir. Burada önemli olan, ortaya çıkan baskın duygumuza hangi düşüncelerin, bedensel hislerin, duyumların eşlik ettiğidir.
Duygularımızı bastırmak, onlardan kaçmak, onları görmezlikten gelmek yerine, tam tersine, duygularımıza tüm benliğimizle cepheden bakmamız gerekli. Duygu haritamızı tanımak, kendimizi tanımaktan, kendimizle bağ kurmaktan başka bir şey değil.
Sessiz, sakin bir ortamda aşağıdaki sorulara cevap verin:
Bazılarımız bu sorulara kolayca cevap verebilirken, bazılarımız da gündelik hayatın akışına kendimizi fazlaca kaptırdığı veya bilerek ya da bilmeyerek yüzümüzü duygularımızdan ters yöne çevirdiğimiz için cevap vermekte zorlanabiliriz.
Peki, neden duygularımıza sırtımızı döneriz?
Bizler iyi hissetmek, mutlu, sağlıklı, güvende olmak isteriz. Pek çoğumuzun uğraşı, çabası bu yöndedir. Gel gör ki hayatı bütünüyle kontrol etmek, her şeyin bizler için devamlı iyi, güzel, güvenli, mutluluk verici olmasını sağlamak imkansızdır.
Çoğumuz mutsuz olmayı, belirsizlik içinde yaşamayı, endişeli ve güvensiz hissetmeyi istemeyiz. Hayat bizi böyle bir noktaya getirdiğinde bu “insanlık halleriyle” başa çıkabilmek için bize iyi hissettirecek davranışları hayatımıza sokarız.
İstenmeyen duygularımız derinlerde bir yerlerde dururken, görünüşte kendimize güvenli bir gündelik hayat akışı tesis ederiz.
İş yerindeki kronikleşmiş sıkıntılarımızı unutmak için akşam eve geldiğimizde tıka basa yemek yemek, yaklaşan sınavlardan duyduğumuz endişe ile devamlı uyumak, kötü bir haber almamak için sağlık kontrollerini yaptırmak yerine alışverişe çıkmak vs…
Duygularımızın kökenlerine bakmamak, onların seslerini bastıracak şekilde kendimizi alışkanlıklar, rutinlerle kuşatmak, zorlandığımız duygularımızla başa çıkma stratejilerimizi oluşturuyor.
Duygularımızın kökenlerine bakmamız gerekli, çünkü sadece bu şekilde hayatta gerekli, işe yarayacak adımları atabiliriz.
Sizi zorlayan duygularınızla başa çıkma stratejileriniz neler?
Bu soruyu kendimize sormak çok önemli. “Beni zorlayan duygularımla başa çıkma stratejilerim neler?”
Mesela:
Bir iş toplantısındasınız. Çalışma arkadaşlarınızdan biri sunum yaptı ve sunumu direktörünüz tarafından çok beğenildi. Arkadaşınızı çok kıskandınız. Kıskançlık duygunuzu öfke takip etti.
Gelin burada bir görüntü halinde sizi donduralım ve incelemeye başlayalım.
İkinci şıkta bir tavır gösterebilmek için ise Mindfulness yaklaşımı, hayatımıza yerleştirmek önemli.
Kıskançlığı örnek olarak verdik; onun yerine sizi zorlayan başka bir duyguyu ekleyin.
Mindfulness Yaklaşım
Mindfulness içinde bulunduğumuz “an”ı açık farkındalıkla, yargılamadan şefkatli bir biçimde deneyimlemek demektir.
İçinde bulunduğumuz an, bizim için “sevimsiz” duygular barındırsa da Mindfulness yaklaşımla onlarla yüzleşebilmek sistemimizde çok şifalı bir alan açacaktır.
Açık farkındalıkla olaylara, içinde bulunduğumuz ana bakabilmek için aşağıdaki sorulara cevap verebilirsiniz:
“Zihnimden geçen düşünceler neler?” sorusuna verdiğim cevap bizi yargılarımızla tanıştırır. Bizler farkına varmasak da durmadan yargı üretiriz, yorumlar yaparız. Oysa bu yorumlar ve yargılar genelde geçmiş tecrübelerimize aittir. İçinde bulunduğumuz anı gerçekten kendi nitelikleriyle değerlendirebilmek için geçmişin gözlüğü ile bakmayı bir tarafa bırakmamız önemlidir. Yargılamak yerine olanı olduğu gibi gören, çok dikkatli bir gözlemci olmak önemlidir.
Kendimize karşı şefkatli olabilmek, öz sevgi ve öz saygı ile gelişebilir. Hissettiklerimiz için kendini yargılamamak, hissettiğimiz duygular ne kadar zorlayıcı olursa olsun kendimize şefkat sunabilmek kadar insana iyi gelecek, güvende hissettirecek bir duygu yoktur.
Küçük bir çocuk nasıl ki, ne yaparsa yapsın, annesinin sıcak, güvenli sesine ve kucağına ihtiyaç duyuyorsa, biz de aynı sıcaklıkta, şefkatli iç sesimize ihtiyaç duyarız.
Bir yetişkin olarak çevremizde bizi ne kadar çok seven insan olursa olsun, eğer iç sesimiz şefkatsiz ve sert ise çevremizdeki sevgi sözcüklerini duyamayız.
Açık farkındalık, yargısız bir tutum ve şefkatle duygularımıza hiç çarpıtmadan bakabilirsek, duygularımızın bize anlatmak istediklerine kulaklarımızı açabiliriz.
Ürünlerimiz
Oan Health XX Women & XX Corpus
18,000.00 ₺OAN Health – XY Men
15,000.00 ₺OAN Health – XX Women
12,000.00 ₺OAN Health – XX Corpus Luteum
8,000.00 ₺OAN Health Kids
6,000.00 ₺Yakında… Sahighee
Yakında… Mastica
Yakında… Drive
Yakında… Cacaoxidant
Yakında… Almondish